14 Haziran, ABO kan grubu sistemini bulan Nobel ödülü sahibi bilim insanı Karl Landsteiner’ın doğum günü olması sebebiyle Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2005 yılından bu yana her yıl her yıl tüm dünyada “dünya gönüllü kan bağışçıları günü” olarak kutlanmaktadır.
Amacı, ihtiyaç sahipleri için kan veren gönüllü kan bağışçılarını kutlamak ve gönüllü güvenli kan ihtiyacına toplumun dikkatini çekmektir. Böylece güvenli kan ihtiyacının boyutu, bu ihtiyacı gidermek için düzenli ve gönüllü kan bağışının ne kadar önemli olduğu vurgulanmakta ve en önemlisi de düzenli bağışlarıyla binlerce yaşamı kurtaran gönüllü kan bağışçılarına teşekkür edilmektedir.
Tüm dünyada, her gün her saniye bir insan yaşamak için kan transfüzyonuna (nakline) ihtiyaç duymaktadır. Kan ise tek kaynağı insan olan ve başka hiç bir yolla üretilemeyen biyolojik bir maddedir ve bütün dünyada güvenli kan ve kan bileşenleri ancak düzenli, gönüllü ve karşılık beklemeyen kan bağışçıları aracılığıyla sağlanmaktadır.
Milyonlarca insan hayatını, kanlarını özgürce ve hiçbir karşılık beklemeksizin bağışlayan tanımadığı insanlara borçludur. Ancak, dünya nüfusunun çok büyük bir kısmı güvenli kana ulaşamamaktadır.
Her yıl 80 milyon üniteden fazla kan bağışlanmasına rağmen, bunların sadece %38’i küresel nüfusun %82’sinin yaşadığı gelişmiş ülkelerden toplanmaktadır.
Çoğu ülkede gönüllü kan bağışı kana ihtiyacı olan hastaların ailelerinden ve arkadaşlarından sağlanmaktadır. Ne yazık ki bazı ülkelerde halen kan bağışı için ödeme yapılmaktadır. Tüm bilimsel veriler dikkate alındığında, gönüllü karşılıksız kan veren bağışçılar güvenli kan kaynağının esas kısmını oluşturmaktadır. Çünkü onların potansiyel olarak HIV, hepatit virüsleri gibi kan yoluyla bulaşan enfeksiyonları alıcılarına bulaştırma riski çok düşüktür. Sonuç olarak Dünya Gönüllü Kan Bağışçıları Günü bu isimsiz kahramanlara ithaf edilmektedir.
Kan, en temel yaşam kaynağıdır. Bir canlıda, kan akışının durması demek, hayatının sona ermesi anlamına gelmektedir. Yetişkin bir insanda ortalama 5-6 litre kan bulunur. Kan, akciğerden aldığı oksijeni dokulara ve dokularda üretilen karbondioksidi akciğere taşır. Gerekli besin ve hormonları, dokuların süzgecinden geçirir. İletirken de, artık maddeleri atmak için akciğer, karaciğer ve böbrek gibi organlara taşır. Ayrıca vücut ısı dengesini sağlar, asit-baz dengesini korur. Kanserojen maddelerden, yabancı maddelerden, mikroplardan ve virüslerden korur. Pıhtılaşma yaparak kan kayıplarını önler. İnsanların vücudunda gerekenden az bulunduğu durumlarda, kan alışverişinin yapılmasına neden olmaktadır. Kanın, insan hayatındaki önemi hayati seviyededir.
Kan Bağışı Nasıl Yapılır?
Kan bağışı yapmak için, duyarlı ve gönüllü vatandaşlar kan alma merkezlerine giderek kan verebilmektedirler. Bir birey, özel hastaneler, sosyal güvenlik kuruluşları ve kan istasyonlarına giderek kan bağışında bulunabilir.
Kan verecek kişinin 18-65 yaş grubunda olup en az 50kg olması gerekmektedir. Tam kan bağışında; erkekler 90 günde bir kadınlar 120 günde bir kan verebilir.
Kan bağışında bulunacak kişi, bir seferde en fazla yarım litre kan verebilmektedir. Yani, sahip olunan kanın %8-%9’unu verilebilir. Kan verme işleminden önce, parmaktan alınan kan ile kan grubu ve hemoglobin miktarı kontrol edilir. Tansiyon ölçülür ve değerlerin normal aralıklarda olması durumunda kan alma işlemi gerçekleştirilir. Kan torbaları, tek kullanımlık olduğu için herhangi bir kontaminasyon riski bulunmamaktadır. Kan bağışının, kilo aldırma, zayıflık, bağımlılık, alerjik reaksiyon, halsiz bırakma gibi yan etkileri yoktur. Hatta kan bağışı yapan birinin; AIDS, sifiliz, hepatit B ve C gibi herhangi bir hastalığının olup olmadığının da ortaya çıkacaktır.
Kan bağışının, kan veren için yararları:
Kan vermeden önce, sorgulama formuna verilen sağlığımızla ilgili bilgiler, boy, kilo, tansiyon, nabız, vücut sıcaklığı yanı sıra, kan grubu, kan sayımı (hemoglobin) ve serolojik tarama testleri ölçüldüğünden, mini bir Check-up da yapılmış olur.
Kan verince, kan yapan doku ve organlar uyarılarak, yeni kan yapmaya sevk edilir; böylece kan hücreleriniz yenilenmiş olur.
Düzenli kan veren kişinin, kalp krizi geçirme riskinin azaldığı yönünde araştırmalar bulunmaktadır.
Özellikle bacaklarda olmak üzere damar hastalıklarını engellediği, bazı komplikasyonları önleyebileceği düşünülmektedir.
Karaciğer, akciğer, kalın bağırsak gibi bazı kanserlerin gelişme riskini azalttığı yönünde çalışmalar devam etmektedir. Bu konuda, vücuttan kan verme ile kan demirinin uzaklaştırılması, hücreler için zararlı oksidatif ajanlara karşı vücut direncinin artışının, etkili olduğu gösterilmeye çalışılmaktadır.
Kimler kan veremez?
Hepatit B (Hiçbir zaman kan veremezler)
Hepatit C (Hiçbir zaman kan veremezler)
AIDS (Hiçbir zaman kan veremezler)
Sıtma (Tedavinin sağlanmasından 3 yıl sonradan itibaren kan verebilirler)
Frengi geçiren hastalar iyileşmeden 1 yıl sonra kan verebilirler.
Creutzfeldt-Jacob hastalığı olanlar hiçbir zaman kan veremez.
Tüberküloz (Tedavinin sağlanmasından 5 yıl sonra kan verebilirler)
Diabet (İlaç kullanmayan veya ilaç kullandığı halde kan şekeri regüle edilmiş olanlar kan verebilir)
Anemi (Anemi teşhisi konmuş kişiler kan bağışçısı olamazlar)
Gebeler kan veremez. Doğum veya gebeliğin sonlan(dırıl)masından 6 hafta sonra kan verebilirler.
Koroner kalp hastalığı angina pektoris ciddi kardiyak aritmi serebrovasküler hastalıklar arteriyal tromboz veya rekküren venöz trombozu olan kişiler kan veremezler.
Allerji ( Astım hastaları kan veremez. Polen allerjisi olanlar ise sadece allerjileri oldukları dönemde kan veremezler.)
Otoimmün hastalığı olanlar kan veremezler.
Bronşit (Kronik bronşit hastaları kan veremez)
Malign(Habis) hastalığı olanlar gönüllü donör olarak kabul edilmezler.
Epilepsi hastaları kan veremezler. Cerrahi: Büyük ameliyatlardan sonra 6 ay boyunca kan bağışı alınmaz.Mide rezeksiyonu geçirenler ise hiçbir zaman donör olamazlar.
Transfüzyon: Kan veya kan ürünü alan donörler 1 yıl boyunca kan veremezler.
Düzenli kan bağışı yapmayı ihmal etmeyelim. Bir insanın hayatına dokunmak, onun yaşama tutunmasında bir faydan olduğunu ve seni sürekli anacak birinin varlığını bilmek her şeyden daha kıymetli. Bir gün bizim veya ailemizden, sevdiklerimizden birinde de bu ihtiyaç doğabilir. Tüm dünyada bu farkındalığı oluşturmak, kan bağışını sürekli ve düzenli hale getirmek hepimizin görevi olsun!
Comments