Hekimleri "Gittiklerini Farz Etme Mecburiyetinde Bırakmak" Utanılacak Bir Durumdur!
"Beni Türk hekimlerine emanet ediniz." Mustafa Kemal Atatürk
Ulu önderin bizlere gösterdiği yolda, canlarımızı emanet ettiği hekimler, “giderlerse gitsinler” sözlerinin ardından, bugün “farz edin ki gittik’’ diyerek hak mücadelesi vermekte…
Türk Tabipleri Birliği, meslek dernekleri ve hekim sendikaları tarafından Aralık 2021’den beridir çeşitli zamanlarda gerçekleştirilen grevler, 14 Mart Tıp Bayramı’nı da kapsayan 14-15-16 Mart tarihlerinde daha kapsamlı olarak devam ediyor.
Sağlığımızın değerli koruyucuları hekimler, neden grev yapıyorlar? Sağlıkta şiddet yasasının yürürlüğe girmesi, birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi, COVID-19’un meslek hastalığı sayılması, 5 dakikada hasta muayene etme uygulamasının sonlandırılması, ödeyemeyecekleri düzeyde tazminata mahkum eden malpraktis uygulamaların önlenmesi ve ücretlerde iyileştirme temel talepleri ile seslerini duyurmaya mecbur bırakıldılar.
2021 Aralık’ta adıyla TBMM’de bütün partiler tarafından kabul edilen hekimler için birtakım iyileştirmeler içeren düzenlemenin de geri çekilmesi ile hekimlerin mağduriyetleri arttı. Bu durum greve gidilmesine zemin oluşturan son hadise oldu. "G(ö)rev" adıyla iş bırakma eylemleri gerçekleştirilirken, "Beyaz Nöbet" adıyla farklı şehirlerden gelen tabip odaları yöneticileri, akademisyen hekimler, işyeri hekimleri ve asistan hekimler eliyle meslekteki sıkıntıların anlatılması üzerine de çeşitli eylemler gerçekleştirildi. Hekimlerin “Büyük G(ö)rev’’ olarak adlandırdıkları sürece birlikte değinmek istiyoruz.
Sağlıkta şiddet yasası yürürlüğe girmedikçe şiddetin önüne geçilemeyecektir.
Sağlık çalışanına şiddet, uzun yıllardır var olan artarak devam eden bir toplumsal sorun olmakla sözlü ve fiili tacizden, yaralama ve öldürmeye kadar uzanan psikolojik ve fiziksel bir şiddet sürecini kapsamaktadır.
Yıllardır şiddete uğrayan ve mağdur edilen binlerce hekim ve sağlık çalışanı adına artık “Sağlıkta Şiddet Yasası” olarak önerilen yasanın fiiliyata geçirilmesi gerekmektedir. Sağlık kuruluşlarında tam güvenliği sağlayacak, kontrollü giriş de dahil olmak üzere tüm önlemlerin alınması ve sağlıkta şiddetin katalog suçlar kapsamına alınması, TCK ve CMK’da yer alması, doğrudan kamu davası açılması gibi düzenlemeler talep edilmektedir.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa 2.1.2014 yılında 6514 sayılı Kanun ile eklenen kasten yaralama suçunun, tutuklama nedeni varsayılan suçlardan olduğu yönünde yapılan düzenleme ile 15.11.2018 tarihinde 7151 sayılı Yasa ile eklenen, özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personelin, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından Türk Ceza Kanununun uygulanmasında kamu görevlisi sayılacağı yönündeki düzenlemeler iyileştirme kapsamında değerlendirilebilir olsa da yetersizliği basına gün aşırı yansıyan sağlık çalışanına şiddet haberleri karşısında apaçık ortadadır.
Birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi sağlık hizmeti yükünün dengeli dağılımı için zaruridir.
Aile Sağlığı Merkezlerinde aile hekimi ve aile sağlığı çalışanları tarafından, sağlanan birinci basamak sağlık hizmetleri bireye yönelik koruyucu, tanı, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini kapsamaktadır.
Aile Sağlığı Merkezlerinde hekimlerce karşılanacak boyutu oldukça aşan giderler sebebiyle cari ödemelere zam yapılması zaruridir. Aile Hekimleri esnaf kişilerden olmayıp, bir işletme idare etmemekle kurum için “bütçe yetiştirme’’ sorumluluğuna tabi tutulmamalıdır. Cari ödemelerin günümüz ekonomik koşulları ve giderlerdeki artış dikkate alınarak yeniden ele alınması gerekmektedir.
Covid-19 bir meslek hastalığıdır.
18 Aralık 2020 tarihinde Sağlık Bakanlığı'nın yayımladığı bir genelge ile meslek hastalıkları ve benzer şekilde vazife malullüğü kapsamına dahil edilen Covid-19 ancak illiyet bağının varlığı halinde meslek hastalığı sayılmaktadır. Pandemi sürecinde aylarca ailelerinden uzakta, izole şekilde yaşam sürmeye gönüllü bir mahkumiyet içinde hizmet veren hekimlerin bu hastalığa yakalanması akabinde sürecin meslek hastalığı kapsamında değerlendirilmesi için aranan illiyet bağı hukuk mantığının oldukça katı bir uygulamasıdır.
Genelgenin ek belgesinde illiyet bağının ispatı için olumlu cevaplanması gereken sorulara yer verilmiştir. Buna göre, "Çalıştığı birimde Covid-19 hasta takip ve tedavisi yapılıyor mu?", "Diğer personelde Covid-19 tanısı alan kişi var mı?", "Covid-19 hastalığına bağlı maluliyet talebi varsa ayrıntılı bulguları içeren sağlık kurulu raporu var mı?", "İlgilinin ölüm nedeninin Covid-19 olduğunu belirten ölüm belgesi var mı?" sorularına verilecek cevapların Bakanlığın illiyet bağı bakımından yapacağı değerlendirmeye tabi olması hekimlerin ve ailelerinin bir zorlukla daha baş etmeye çalışmalarına sebebiyet vermektedir.
Malpraktis davalarında açık hedef olmanın önüne geçilmesi hekimlere verilecek temel güvencelerden biri olmalıdır.
Malpraktis/doktorun tıbbi uygulama hatasına yönelik davalar, doktorun veya sağlık kuruluşlarının bilgisizliği, deneyimsizliği veya ilgisizliği nedeniyle yanlış teşhis, hatalı tedavi veya eksik bakım hizmeti neticesinde hastanın zarar görmesi sebebine dayanılarak açılmaktadır. Bu kapsamda hekimleri koruyucu bir ön denetim sistemi mevcut olmamakla hekimin maddi, manevi sorumluluğu vukuu bulabilmektedir. Büyük bir stres altında geçen meslek yaşamı boyunca hekimler adeta malpraktis sopası altında korkuyla mesleklerini icra etmekle, hakkaniyet ve dürüstlük kuralına aykırı birçok yargılamaya maruz bırakılmaktadırlar. Bu durum defansif tıp uygulamalarının artmasına sebep olmaktadır.
14/03/2022 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklamaya göre sağlık çalışanları için “Mesleki Sorumluluk Kurulu’’ oluşturulmasına karar verilmiştir. Mesleğin icrası kapsamında yapılan tüm tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle ceza soruşturması açılabilmesi ilgili kurumun iznine tabi hale getirileceği ve tazminatın rücu edilmesi noktasında kastın, zorunlu şart olarak aranacağı belirtilmiştir.
Hakkaniyete uygun ücretlendirme, kaliteli sağlık hizmetinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Dünya’nın ve Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik sarsılma çiftçiyi, memuru, emekliyi etkilediği gibi hekimleri de etkilemektedir. Enflasyon karşısında eriyen maaşlarımızla hayat mücadelesi her birimizin boynunu bükerken, özellikle hekimlerin aldığı maaşın hakkaniyete uymadığı açıkça ortadadır. Saatleri aşıp günlere vuran nöbetler, şiddet tehditi altında sürdürülen mesailer, bir canı daha kurtarma pahasına verilen mücadeleler ve daha birçok meslek zorluğunu kabul ile yola baş koyan hekimlerin hak ettikleri ücreti alabilmeleri sağlık hakkının temini ve korunması için zaruridir.
14/03/2022 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklamaya göre sağlık çalışanlarının maaş ödeme sistemlerinde ve mali haklarında yapılacak iyileştirmeler kapsamında sağlık personelinin sabit ek ödemeleri merkezi yönetim bütçesine dahil edilerek, aylıklarının tek bordro ile ödenmesine karar verilmiştir. Tüm hastanelerin Sağlık Bakanlığı Döner Sermaye Dağıtım Sistemi kapsamına alınacağı ve merkezi yönetim bütçesinden performans ödemeleri için ilave kaynak aktarılarak sağlık çalışanlarının döner sermayeden alacağı ek ödemelerde ve aile hekimlerinin temel ücretlerinde artış yapılacağı duyurulmuştur. Bu iyileştirmelerin emekli sağlık çalışanlarını da kapsayacağı, bu kapsamda maaş miktarlarında iyileştirmeye gidileceği ve emekli olunduktan sonra bordroya tabi ücretlerin maaş kayıplarını telafi edecek şekilde yeniden düzenleneceği belirtilmiştir.
21. yüzyılda, pandemi ile cebelleştiğimiz bu dönemde en etkili ilacımızın hekimler olduğu açıktır. Aylardır mesleğin ifası için zaruri ve temel taleplerini dile getiren, insani ve vicdani bir iyileştirme isteyen hekimleri, eğitimlerini tamamlama aşamasındaki asistan hekimlere alternatif seçenek sayan bir bakış açısının yarattığı yıpranma, bir mektupla gönül alınabilecek eşiğin oldukça üzerindedir.
Altı yıllık zorlu eğitim, mecburi hizmet, internlük dönemi, TUS hazırlığı, uzmanlık ve daha birçok meşakatli aşama sonunda Türkiye Cumhuriyeti’ndeki sağlık kurumlarını bina yığınlarından yaşam pınarlarına dönüştüren hekimlerimizin, Tıp Bayramı’nda görevleri yerine grev başında olmak zorunda kalmaları hazin olsa da duyurulan iyileştirme açıklamalarına ve gönderilen mektuplara istinaden bu grevin yerinde ve karşılığı olan bir eylem olduğu açıktır.
Sağlık çalışanlarının talepleri esasında hastaların sağlık hakkına erişimiyle direkt olarak ilişkilidir. Halk ile sağlık çalışanlarını karşı karşıya getirebilecek uygulamaların terk edilmesi, sağlıkta şiddeti körükleyebilecek, gerçeklik ile örtüşmeyen açıklamalardan kaçınılmasını öneriyor, sağlık hizmeti sunumunun bir siyasi araç haline getirilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.
İlgili başlıklarda 14/03/2022 tarihi itibariyle getirilen iyileştirmelere de yer verilmiştir. Bahsi geçen iyileştirmelerin akıbetleri, detaylarının kamuoyu ile paylaşılması ve sürecin işleyişinin şeffaf biçimde izlenebilir tutulması neticesinde anlaşılacaktır. İlgili tüm politikaların, sağlık çalışanlarının ve sağlık hizmeti alanların, sağlık ve güvenliklerinin korunduğu, tüm taraflar için sağlık hakkına erişimin temel alındığı şekilde düzenlenmesi şarttır.
Sağlık Hakkı Derneği olarak, yetkilileri sorunların giderilmesi konusunda göreve davet ederken, bir sivil toplum örgütü olarak üzerimize düşeni yapmaya ve sorumluluk almaya hazır olduğumuzu da ifade etmek istiyoruz. 14 Mart 2022 tarihinin hekimlerin talepleri bakımından miladi bir gün olması dileği ile önümüzdeki Tıp Bayramlarının hekimlerin hak arayışı ile heba edilmeden, hak ettikleri değer ve ilgiyi haiz şekilde kutlanmasını umuyoruz.
Comments