Sıtma Nedir ve nasıl bir hastalıktır?
Sıtma, insanlara sıklıkla parazit taşıyan anofel cinsi dişi sivrisineklerin sokmasıyla bulaşmaktadır. Ek olarak kan transfüzyonu, organ transplantasyonu, greftler ve kontamine enjektör veya iğnelerin ortak kullanımı ile kişiden kişiye bulaşabilmektedir. Doğum sırasında ve plasenta yoluyla anneden bebeğe de bulaşabilir. Sivrisinek sokmasıyla bulaşan sıtmada minimum inkübasyon süresi 6 gündür. P.falciparum sıtmasında çoğu hastada enfeksiyon bulaştan sonra ilk bir ay içinde veya sonraki aylarda bulgu gösterir. Bulaştan sonraki ilk 6 ay içinde hemen hemen tüm hastalarda sıtma semptomları başlamaktadır.
Sıtmanın ilk semptomları spesifik olmamakla birlikte pek çok sistemik viral hastalık bulgularına benzemektedir. Baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk, abdominal rahatsızlık, kas ve eklem ağrısı ile başlayan sıtma ateş, üşüme, titreme, terleme, iştahsızlık, kusma ve giderek artan halsizlik ile devam etmektedir. Organ tutulumu olan hastalarda, özellikle P. Falciparum sıtmasında, şiddetli sıtma gelişebilmektedir. Şiddetli sıtmada genellikle koma, metabolik asidoz, ağır anemi, hipoglisemi, akut böbrek yetmezliği, pulmoner ödem bulgulardan biri veya daha fazlası gelişir. Şiddetli sıtma tedavi edilmezse hastaları kaybetme olasılığı yüksektir.
Sıtmanın Tarihi ve Tedavinin Bulunuşu
Sıtma hastalık etkeni bulunmadan önce, hastalığın daha çok bataklık ve sulak alanlarda görülmesi nedeniyle hastalığın akşamları bataklıklardan salınan zehirli gazlar ile meydana geldiği düşünülmüş ve geceleri evlerin kapı ve pencerelerini kapatanlarda bu hastalığın görülmeyeceğine inanılmıştır. Bu inanıştan yola çıkarak Francesco Torti hastalığın adını 'mal' (kötü) ve 'aria' (hava) kelimelerini birleştirerek oluşturmuştur. Daha sonra hastalığın etkeni ve bulaş yolu bulunmasına rağmen “malaria” adı kullanılmaya devam edilmiştir.
Sıtma tarihin bütün zamanlarında önemli bir sağlık sorunu olmuş ve büyük kayıplar yaşatmıştır. Bu kayıplara sebep olan bu önemli hastalık için çeşitli tedavi yolları aranmıştır. IIVX. yüzyılda papaz Juan Lopez, Peru yerlilerinin kına ağacının kabuğundan elde edilen bir toz ile sıtma hastalığını tedavi ettiklerinden söz etmiştir. Ardından IIIVX. yüzyılda iki Fransız hekimi kına kabuklarından "kinin" maddesi elde ederek sıtma için etkin tedavinin ilk adımını atmıştır.
On dokuzuncu yüzyılda sıtma paraziti kanda gösterilmiştir. 20. yüzyılda bu keşif Nobel ödülüyle ödüllendirilmiştir. Yine aynı yüzyılda tüm ölümlerin yüzde %2 ile 5’ini oluşturmuş 150 milyon ila 300 milyon arasında ölüme sebep olmuştur. Günümüzde sıtma kaynaklı ölümlerden en çok payı Afrika, Asya, Amazon havzası ve diğer tropik bölgeler oluşturmakla beraber, dünya nüfusunun yüzde 40’ı sıtmanın sık görüldüğü coğrafyada yaşamaktadır. Dolayısıyla önlenebilir olan bu hastalık hala önemli bir hastalık yükü oluşturmaktadır.
Dünyada Güncel Durum
Dünya Sağlık Örgütü Sıtma Raporu 2018’de 2010-2017 yılları arasında sıtmaya bağlı ölümleri ve sıtma görülme sıklığını değerlendirilmiştir. Dünyada 2010 yılında 239
milyon, 2016 yılında 217 milyon, 2017 yılında 219 milyon sıtma vakası görülmüştür. 2017 yılında sıtma vakalarının çoğu Afrika Bölgesi’nde (%92) görülmüştür, bunu Güney-Doğu Asya Bölgesi (%5) ile Doğu Akdeniz Bölgesi (%2) takip etmiştir. Afrika Bölgesi’nde yer alan 50 ülke ve Hindistan dünyadaki sıtma yükünün %80’ini oluşturmaktadır. Nijerya (%25), Kongo Demokratik Cumhuriyeti (%11), Mozambik (%5), Hindistan (%4) ve Uganda (%4) içinde olduğu beş ülke ise dünyadaki tüm sıtma vakalarının yaklaşık yarısını oluşturmaktadır. Dünyada sıtma vakaları azalmasına rağmen bu ülkelerde hala ciddi bir sayıya sahiptir. Nijerya, Madagaskar ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti, yarım milyondan fazla vaka sayısı ile en yüksek artış gözlenen ülkelerdir.
Sıtmanın fazla olduğu bu ülkelerde insidans ve mortalite hızları artmaktadır. Ülkedeki ekonomik yetersizlik, sıtma ilaçlarına karşı parazit direnci ve insektisitlere karşı sivrisinek direncinin ortaya çıkması konulan hedeflere ulaşmayı zorlaştırmaktadır.
Birçok toplumu etkileyen bu hastalıkta sağlık alanındaki eşitsizlikler önemli bir rol oynamaktadır. Bu yüzden sıtma ile mücadele eşitsizlikler ile de mücadele de gerekmektedir. Dünya Sağlık Örgütü ülkelerle iş birliği yaparak, en savunmasız insanlara ulaşabilmeyi hedeflemektedir. Ekonomik durumu kötü olan bireyler, gençler, kadınlar ve şehir merkezlerine uzak yerlerde yaşayan ve sağlık hizmetine ulaşamayan kişiler daha fazla risk altındadırlar.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde 2030 yılına kadar AIDS, tüberküloz, sıtma ve ihmal edilen tropikal hastalıkların salgınlarına son verilmesi ve hepatit, su kaynaklı hastalıklar ve diğer bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmek hedefler arasında yer almaktadır. Ülkeler ile iş birliği liderlik taahhüdü ve küresel ortaklık teşviki ile mücadele de başarılı sonuçlara ulaşılacaktır.
Kaynakça
Akcan A. Barış. Kazık Mediha (2012). Konjenital Sıtma. Van Tıp Dergisi. 19 (1): 46-50.
Korkmaz Ali Can. Erik Hanife. Aslan Dilek (2020). Sıtma Küresel Bir Halk Sağlığı Sorunu Mu? Nedenler ve Sonuçları ile İlgili Güncel Durum Tespiti.
Akdur Recep (2006). Sıtma Ve Sıtma Salgınları Tarihi. Bilim Tarihi Araştırmaları.
Yıldız Fatma (2014). 19. Yüzyılda Anadolu'da Salgın Hastalıklar (Veba, Kolera, Çiçek, Sıtma) ve Salgın Hastalıklarla Mücadele Yöntemleri.
Comments