top of page
Yazarın fotoğrafıEşref Bilge UĞURLU

Aktif Yaşlanma

Yaşlılık, Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası kuruluşlar ve demografi literatürü tarafından genellikle 65 ve üzeri yaş grubu olarak tanımlanır.


Tüm dünyada yaşlı nüfus giderek artmaktadır. Tıp alanındaki gelişmeler, doğurganlık hızındaki artış ve ölüm hızındaki azalma, yaşam standardının, refah düzeyinin ve doğumda beklenen yaşam süresinin artması ile birlikte nüfusun yaş yapısı değişmektedir. Dünya nüfusunun yaşlanmasına paralel olarak Türkiye de demografik bir dönüşüm sürecine girmiştir. Yaşlı nüfusun diğer yaş gruplarındaki nüfusa göre daha yüksek bir hızla arttığı görülmektedir. Türkiye henüz görece genç bir nüfus yapısına sahip olsa da, yaşlı nüfus oldukça önemli bir orandadır.


Türkiye İstatistik Kurumu (2021) verilerine göre yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı %9,7'dir.

Demografik değişimlerin sosyal, politik, ekonomik ve sağlık alanındaki etkileri gün geçtikçe belirginleşmektedir. Küresel yaşlanma ile birlikte yaşlı nüfus, sağlığın önemli bir aktörü haline gelmektedir. Bu durum gelişmiş ülkelerin sosyal devlet politikalarında yaşlı nüfusa odaklanmasını sağlamaktadır.



2002 yılında Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen 2. Yaşlılık Asamblesi sonucunda DSÖ tarafından ‘Aktif Yaşlanma Politika Belgesi’ hazırlanmıştır. DSÖ, toplumların yaşlanması ile meydana gelebilecek sorunlara çözüm önerisi olarak hükümetlere, uluslararası örgütlere ve sivil topluma “aktif yaşlanma” yaklaşımını benimseyen politikaları ve programları yürürlüğe koymalarını önermektedir.



Aktif yaşlanma, bireylerin yaşlandıkça yaşam kalitelerinin artırılması amacıyla sağlık, katılım ve güvenlik alanlarındaki fırsatların en uygun hale getirilmesi sürecini ifade etmektedir. Bireylerin yaşamları boyunca fiziksel, sosyal ve zihinsel sağlık potansiyellerini gerçekleştirmelerine; koruma, güvenlik ve bakım gereksinimlerine, arzularına ve kapasitelerine göre toplumsal yaşama katılmalarına olanak tanımaktadır.




“Aktif” kelimesi, yalnızca fiziksel olarak aktif olma durumu ya da işgücüne katılma becerisine karşılık gelmemektedir. Bireylerin sosyal, ekonomik, kültürel, manevi ve yurttaşlık görevlerine sürekli katılımını da kapsamaktadır. Emekli, hasta veya engelli olan yaşlı bireyler ailelerine, akranlarına, topluluklarına ve uluslarına aktif olarak katkıda bulunmaya devam edebilirler. Aktif yaşlanma, tüm bireyler için sağlıklı yaşam beklentisini ve yaşam kalitesini uzatmayı amaçlamaktadır.



“Sağlık” fiziksel, zihinsel ve sosyal iyilik halini ifade etmektedir. Bu nedenle aktif bir yaşlanma çerçevesinde, zihinsel sağlığı ve sosyal bağlantıları geliştiren politikalar ve programlar, fiziksel sağlık durumunu iyileştirenler kadar önem arz etmektedir.



Aktif yaşlanmayı gerçekleştirmek için sağlık ve sosyal hizmetlerin yanı sıra eğitim, istihdam, işgücü, finans, sosyal güvenlik, konut, ulaşım, adalet, kırsal ve kentsel kalkınma dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde eylem gereklidir. Aktif yaşlanma, sağlığı iyileştirme hedeflerini desteklediği için en geniş anlamda halk sağlığı kapsamına girmektedir. Bu yaklaşım, çok sayıda halk sağlığı ortağının önemini vurgulamakta ve sağlık sektörünün bir eylem katalizörü olarak rolünü pekiştirmektedir.

 

Kaynak

1. Çuhadar, S.G. (2020). Yaşlanan Nüfusa Çözüm Önerisi Olarak Aktif Yaşlanma Yaklaşımı: Eleştiriler ve Olası Endeks için Türkiye Önerileri, Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, 79, 361-397.

2. WHO (2002). Active Aging: A Policy Framework, Geneva: World Health Organization.

3. TÜİK (2021). İstatistiklerle Yaşlılar, 37227.

Comments


bottom of page